Dünya genelinde ya da Türkiye’de en yaygın kullanılan masaüstü ve mobil işletim sistemleri hakkında daha önce birçok kez bilgi verdik. Ancak bu sefer, daha dikkat çekici bir konuyu ele alacağız. Ocak-Kasım 2024 dönemi itibarıyla Türkiye’de en çok tercih edilen işletim sistemlerini hem mobil hem de masaüstü formatında, karışık bir şekilde inceleyeceğiz.
Peki, neden böyle bir kıyaslama yapıyoruz? Mobil ve masaüstü işletim sistemlerini karşılaştırmak, elma ile armudu karşılaştırmak gibi değil mi? Eğer “Windows, iOS’tan daha popüler” gibi bir sonuca ulaşacak olursak bu gerçekten de elma ile armut kıyaslaması olur. Fakat asıl amacımız, Türkiye’deki mobil cihaz sayısı ile bilgisayar sayısı arasındaki dramatik farkı gözler önüne sermek.
Teklif Formu
Türkiye’de akıllı telefon ve tablet kullanım oranı, bilgisayar kullanım oranından yaklaşık 3,4 kat daha fazladır.
Yukarıdaki grafik, Türkiye’de en çok kullanılan işletim sistemlerini göstermektedir. “OS X” kısmının macOS’u ve “iPadOS”un da iOS’a dahil olduğunu belirtmekte fayda var. Grafikteki verilere göre, Türkiye’deki Android kullanıcı sayısının Windows kullanıcı sayısından üç kat daha fazla olduğunu görüyoruz. Ayrıca, iPhone ve iPad kullanıcı sayısı, Mac kullanıcı sayısının yaklaşık 13 katı kadar. iOS ve Android’in toplam pazar payı %76’nın üzerinde. Windows, macOS ve Linux’un toplam pazar payı ise %22 civarında. Yani, genel bir değerlendirme ile Türkiye’de akıllı telefon ve tablet kullanım oranı, bilgisayar kullanımının 3 katından fazla olduğu söylenebilir. Ayrıca, Windows ve macOS’un pazar payının bir kısmının şirket cihazlarından geldiği de önemli bir detay.
Avrupa ve Dünya ile Karşılaştırma
Avrupa’da akıllı telefon ya da tablet kullanan her 10 kişiden 8’i bilgisayar da kullanıyor.
Durumun ciddiyetini daha iyi anlamak için verileri önce Avrupa, ardından da dünya genelindeki verilerle karşılaştırmak istiyorum. Yukarıdaki tabloda Avrupa’nın işletim sistemi dağılımını görebilirsiniz. iOS ve Android’in toplam pazar payı %54.37 seviyesindeyken, Windows, macOS ve Linux’un toplam pazar payı %42.94 olarak karşımıza çıkıyor. Yani Türkiye’de akıllı telefon sahiplerinin yaklaşık %30’u aktif olarak bilgisayar kullanıyorken, Avrupa’da bu oran %80 seviyelerine ulaşmış durumda.
Dünya genelinde akıllı telefon ya da tablet kullanan her iki kişiden biri bilgisayar da kullanıyor.
Teklif Formu
Şimdi de rakamları dünya genelindeki verilerle karşılaştıralım. Android ile iOS’in dünya çapındaki pazar payı %62.38, Windows, macOS ve Linux’un toplam pazar payı ise %34.31. Bu oranlardan yola çıkarak, dünya genelinde akıllı telefon ya da tablet kullanan her iki kişiden birinin aynı zamanda bilgisayar da kullandığını söylemek mümkün. Avrupa ortalamasıyla karşılaştırıldığında düşük bir oran gibi görünse de, dünya genelindeki akıllı telefon kullanıcılarının bilgisayar kullanma oranı, Türkiye’nin neredeyse iki katı kadar.
Editörün Yorumu
Editörün yorumu: Üreten toplumlar kitap, tüketen toplumlar bilgisayar kullanır.
Peki, daha az bilgisayar kullanmanın ne gibi sonuçları olabilir? Dürüst olmak gerekirse, bu rakamların sosyal etkisini bir akademisyenin yorumlaması çok daha sağlıklı olacaktır. Ancak, yaklaşık 10 yıllık teknoloji editörlüğü tecrübem ve tarih merakım doğrultusunda bu verileri kendi perspektifimle yorumlayabilirim. Hemfikir ya da karşıt olduğunuz görüşlerinizi merak ediyorum. Kişisel düşünceme göre, 18. yüzyılda kitap okuma oranları ne ifade ediyorsa, 21. yüzyılda bilgisayar kullanım oranı da benzer bir anlam taşıyor.
Profesyonel düzeyde bir şeyler üretmek, araştırma yapmak gibi işler genellikle bilgisayar üzerinden gerçekleşiyor. Derin bilgi üretirken de tüketirken de bilgisayarı daha sık kullanırız. Akıllı telefonlar ise daha çok yüzeysel bilgiye ulaşmak ve içerik tüketmek amacıyla tercih ediliyor. Özetle, akıllı telefon kullanım oranı arttıkça daha çok bilgi tüketen bir toplum ortaya çıkarken, bilgisayar kullanım oranı arttıkça daha çok bilgi üreten bir toplum oluşuyor.
Ancak bu, şahsi bilgi ve tecrübemin sınırlı verilere dayanarak ortaya çıkardığı bir yorumdur. Daha tutarlı ve herkesçe kabul edilebilir bir sonuca ulaşmak için bu veriler üzerine akademik çalışmalar yapılması gerekmektedir.
